Uzun ve meşakkatli bir eğitim maratonunu başarıyla tamamlamak aslında sadece yolu yarılamaktan ibarettir,
somut anlamda bir başarıyı elde edebilmiş olmak için. Hedeflenen yahut hedeften uzak fark etmeksizin bir İŞ
sahibi olabilmektir aslında asıl başarı.
Hummalı çalışmaların, ardı kesilmeyen sınavların, sosyolojik, psikolojik ve ekonomik olarak yapılan tüm aile ve
bireysel yatırımların asıl meyvesi bir İŞ sahibi olarak hayatını idame ettirebilmektir. Yaşamın her alanında
yetkin bir birey olarak var olmak, kendini gerçekleştirebilmek, mekan ve zamana bağlı olarak fikirlerini
özgürce savunabilmek ve üretebilmek için bir İŞ sahibi olmak en büyük ihtiyaç ve zorunluluktur.
İşsizlik, herhangi bir ekonomik toplumda çalışmak istediği halde iş bulamayan yetişkinlerin bulunması durumudur.
Mikro ölçekte sosyal yaşamın içine girdiğimizde bu cümlenin öznelerini ne yazık ki bolca görmekteyiz etrafımızda.
Hızlı nüfus artışı, yüksek şehirleşme hızı, istihdam gelir dağılımı, enflasyon, yatırımların yetersizliği ve ekonominin
yapısından kaynaklanan diğer nedenler ülkemizde oluşan işsizliğin sebeplerinden birkaçıdır sadece.
Genç işsizlik oranlarındaki artışın nedeni ise; ekonomik konjonktür, demografik yapı, eğitim sistemi,
ücret politikaları ve vasıf uyuşmazlığı olarak sıralanabilir.
Yapısal sorunların, yüksek iş gücü maliyetlerinin ve istihdam yaratmayan büyümenin de genel olarak işsizliğin
nedenleri olduğu bilinmektedir.
Halihazırda çalışan yahut işsiz bir birey farketmeksizin işsizlik psikolojisine girme ve bununla beraber
süregelen yaşamı ve sistemi de stres kaynaklı olarak doğru yönetememe riskiyle karşı karşıyadır.
İşsizlik sadece maddesel manada yaşamla aranıza uçurumlar koymakla yetinmez,
bekleyişlerin kölesi olarak umutsuzluğun umudunu da gün be gün serper zihinlere.
Zaman bütün yaraları iyileştirir, işsizlik hariç…
Çünkü ne kadar kenarda beklerseniz, o kadar derine batarsınız.
Yazar ve tarihçi Rutger Bregman’ın bu muhteşem tümcesi işsizliğin psiko –sosyolojik sürecini çok güzel özetlemektedir.
İŞ, sadece ürün üretme, ekonomik gelişme ve para piyasası açısından kalkınma alanı değildir.
Kişisel, toplumsal ve mesleki gelişimin kalbidir de.
Hangi meslek dalında olursa olsun görevini olması gerektiği gibi dürüst ve fedakarca yerine getirebilen
her bir birey sosyolojik kalkınmanın, hümanist bakış açısının ve insanlık adına erdemli,
ahlaki eylemlerin de yapı taşlarını oluşturarak geleceğe yön vermektedir.
İşsizliğin bir kader ve şans meselesi olduğu algısının kökleşmeden yerle bir edilip çözümleneceği ümidiyle …
Funda Zeybek
Eğitimci-Yazar
YORUMLAR